22 Mayıs 2007 Salı

Sevmeyi öğrenmek yok etmekten kolay.



Fanatik olmadan aşırı uçlara kaçmadan çevremizdeki sokak hayvanlarını sevebilmeyi öğrendiğimizde aslında ortada yok edilmesi gereken bir şey olmadığını anlayacağız.

2005 senesinde bir gazetede Ahmet Vardar’ın sokak hayvanları ile ilgili yazdığı bir yazıya hayvan severler tarafından büyük tepkiler olmuştu. Ben de bu konuda kendisine ithafen bir yazı yazmıştım. Yazımı bir şekilde okuduğunda ”kırıcı olup kaybetmektense yapıcı olup kazanmayı hedefleyecek” şekilde yazmaya özen gösterdim.

Sayın Vardar,Size hikayemi anlatmak istiyorum. Lütfen sıkılmadan sonuna kadar okumaya gayret gösterin.

Ben yıllarca köpeklerden çok korkan biri olarak yaşadım. 9 senedir Kozyatağında Bora sürücü kursu yanında oturuyorum. Bora sürücü kursunda bir sürü sokak köpeği vardı. Ve bunlar bazen dışarı caddeye de çıkıyorlardı.

Bir sokak altta oturan kayın validem geç saatlere kadar bizde oturunca ben onu araba ile evine bırakırdım köpek korkusundan. Ama hiç bir zaman onları ne şikayet ettim ne de onlara zarar verici bir eylem de bulundum. Diğer kötü insanlar ve kötü olaylar için nasıl tedbir aldıysam köpekler içinde öyle yapıp arabama binip aralarından öyle geçtim.

2 yıl önce, yanımızdaki bir hayvansever vasıtası ile onlara yemek vermeye başladım. Zamanla bu işi çok sevdim. 2 senedir 20-25 köpeğe hiç aralıksız her akşam yemek yapıp veriyoruz.
Onları tanımaya başladıkça aslında “onların bizden ne kadar çok korktuğunu”, onlarla birlikteyken onların biz insanlara havlamalarından çok gelip geçen insanların onlara daha çok bağırdığını ve kötü muamele yaptığını gözlerimle gördüm.

Ve aslında doğal yaşam alanı bırakmadığımız sokaklarda onların yardıma ve korunmaya ihtiyaç duyduklarını anladım. Ve şunu da anladımki sevgi öğrenilebiliyormuş. Ben öğrendim. Ve sevgimin karşılığını her akşam, onlar beni karşıladığında alıyorum.

Şu anda 2 sene önce sokaktan aldığım bir kedim ve 3 ay önce sokaktan aldığım 5 aylık bir köpeğim var.

Şunu bir düşünün. Bir çocuğunuz var ve sokağa oynaması için gönderiyorsunuz. Çocuğunuz susadığında eğer cebinde 500 bin lirası yoksa nasıl su bulabilecek hiç düşündünüz mü? Bizler küçükken heryer de akan çeşmeler vardı ve susadığımızda içerdik. Şimdi her tarafı betonlaşan bir şehir, demir kapaklı ve yüksek çöp kutuları ve çok sıkı paketlenmiş çöpler.İstanbuldaki sokak hayvanları da dışarıda parasız dolaşan çocuklarımız gibi. Hatta daha da kötü. Çünkü onların dili de yokki su ve ekmek istesinler.

Gelin bu gün değişik bir şey yapın ve evinizde çöpe atacağınız bir gıdayı torbaya koyup yanınıza alın. Sokağınızda ilk gördüğünüz hayvana yaklaşıp onu besleyin. Bir başlayın hayatınızdaki değişikliği göreceksiniz.

Sevdikleriniz ile mutlu ve huzurlu günler dilerim.

Hiç yorum yok: